11 Haziran 2010 Cuma


TÜRKİYE 2. OLDUk
Geçtiğimiz günlerde yapılan son ’Eurovision’ yarışmasında Manga’nın da 2. olması, ünlü popçulara cesaret verdi. Hande Yener, Eurovision’a gitmek istediğini bir yıl önceden açıklama gereği duydu. Yener, ’Eurovision için herkes ben katılmam, yok uzak dururum, gibi sözlerle istemediğini belirtir, ben istiyorum’ dedi.



Kral TV'de yayınlanan, sanatçılar ile hayranlarının buluştuğu Cenk Alptekin'in hazırladığı "Kral Fanlar" isimli programda, bir hayranının Eurovision Şarkı Yarışmasına katılmak isteyip istemediğiyle ilgili sorusuna cevap veren Hande Yener:

"İşime aşığım, orada da çok büyük bi güç sarfedeceğimi belirttim birkaç kez. Evet, herkes ben istemiyorum, ben gitmem diye açıklama yapar, ben de istiyorum diye açıklama yaptım. Yapabilecek gücüm ve enerjim olduğuna inanıyorum, dikkat çekeceğine inanıyorum, çok iyi bir parça yakalayıp ona inanılmaz derecede hazırlanıp bütün Avrupa'yı şok edebileceğime inanıyorum, iyi müzik çıkacağına ve o gece orada insanları heyecanlandıracağıma söz veriyorum, bütün bunları yapacağıma inanıyorum. O yüzden bu yarışma için doğru kişi olduğumu ben de düşünüyorum ama tabi buna herkesin ve sistemin inanması lazım ki ben de bunla ilgili bi adım atayım."

açıklamasında bulundu.

Hande Yener, geçtiğimiz yıl sitemizin düzenlediği geleneksel anketten ilk sırada çıkan isim olmuştu.

1975 yılında Eurovision Şarkı Yarışması’na Semiha Yankı ve şarkısı ’Seninle Bir Dakika’ ile ilk kez katılan Türkiye, 3 puanla sonuncu olmuştu. Bu dereceden sonra aralarında Ajda Pekkan, Nilüfer, Neco, Çetin Alp, MFÖ, Seyyal Taner, Ayşegül Aldinç, İzel, Arzu Ece, Sibel Tüzün, Candan Erçetin ve Kayahan gibi ünlü isimlerin bile hayal kırıklığı yaşamasına neden olmuştu. Türkiye’nin 2000’li yıllara kadar uzanan ’başarısızlık’ öyküsü, katılan sanatçıların uzun bir süre ’suskun’ kalmasına neden oldu. TRT’den davet alan sanatçılar bu ’korku’ ile yıllarca teklifleri geri çevirmek zorunda kaldılar.

Avustralya kanalı SBS, 55'inci Eurovision Şarkı Yarışması'nı saat farkından ötürü gecikmeli olarak Pazar akşamı yayınladı. Her yıl olduğu gibi tele oylarla Avustralya halkının kazananı belirlendi. Kazanan şaşırtmadı: MANGA!








Oslo'dan Avrupa'ya salı, perşembe ve cumartesi yapılan canlı yayın, Avustralya'da gecikmeli olarak cuma, cumartesi ve pazar akşamları gösterildi.


Final oylamasında 200.000'in üzerinde oy kullanıldı. Eurovision Şarkı Yarışması oylama sisteminden uzak, sadece tele oyların sayısı göz önüne alınarak Avustralya'nın kazananı belirlendi.

maNga oyların 44.000'den fazlasını alarak Avustralya'nın birincisi seçildi. İkinci az farkla Yunanistan oldu. Eurovision 2010'un asıl birincisi Almanya ise kazanan Türkiye ve ikinci Yunanistan'ın ardından büyük bir oy farkıyla ancak üçüncü olabildi.

Tele oy sonuçları, tam liste:

  1. TÜRKİYE 44,163 oy
  2. Yunanistan 43,480
  3. Almanya 16,138
  4. Sırbistan 14,246
  5. Ermenistan 8,217
  6. Romanya 7,238
  7. Ukrayna 6,710
  8. İzlanda 6,578
  9. Belçika 6,550
  10. Bosna&Hersek 6,373
  11. Arnavutluk 5,755
  12. İsrail 5,549
  13. İspanya 4,191
  14. İrlanda 4,182
  15. Güney Kıbrıs 3,544
  16. Norveç 3,398
  17. Moldova 3,347
  18. Azerbaycan 3,067
  19. Danimarka 2,739
  20. Fransa 2,219
  21. Rusya 2,154
  22. Birleşik Krallık 2,084
  23. Portekiz 2,005
  24. Gürcistan 1,949
  25. Beyaz Rusya 750

  • Sırbistan, İzlanda, Bosna&Hersek ve İrlanda Avustralya oylamasında Avrupa oylamasına göre çok daha iyi dereceler alırken, Eurovision 2010 finalinde top 5'te olan Azerbaycan ve Danimarka'nın oylamada sonlarda yer alması dikkat çekti.

21 Mayıs 2010 Cuma

MUTLAKA BAK

VOLEYBOL SAHA ÖLÇÜLERİ


BEDEN EĞİTİMİ PERFORMANS ÖDEVİ İÇİN GEREKLİ BİLGİLER!!!

Voleybol 

Oyun alanı, 18 x 9 m. ölçülerinde bir dikdörtgendir ve en az 3 m. genişliğinde olan bir serbest bölge ile çevrilmiştir.
Oyun sahasının üzerinde bulunan serbest oyun boşluğu, her türlü engelden arındırılmış olmalıdır. Serbest oyun boşluğu, oyun sahasının yüzeyinden ölçüldüğünde en az 7 m. yüksekliğinde olmalıdır.
FIVB’nin Dünya Müsabakaları’nda serbest bölge yan çizgilerden ölçüldüğünde en az 5 m. ve dip çizgilerden ölçüldüğünde en az 8 m. genişliğinde olacaktır. Serbest oyun boşluğu ise oyun sahasının yüzeyinden ölçüldüğünde en az 12.5 m. yüksekliğinde olacaktır. 

File 1 m genişliğinde, 9.50 m uzunluğunda ve orta çizginin üzerinde zemine dik olarak yer alır. File kenarları 10 cm'lik karelerden oluşan siyah iplerden yapılmıştır. Filenin üst kısmında 5 cm genişliğinde yatay, beyaz bir bant vardır. Bu bant çadır bezinden yapılmıştır ve file boyunca iki kat dikilir. Bandın içinden elastiki bir kablo geçer. Bu kablo filenin direklerine bağlanmasını ve üst kısmının gergin olmasını sağlar. Filenin alt kısmında kareler arasından geçerek onu direklere bağlayan ve filenin gergin olmasını sağlayan bir ip vardır.
5 cm genişliğinde ve 1 m uzunluğunda iki adet beyaz bant her iki yan çizginin üzerinde yer alacak şekilde fileye dik olarak bağlıdır. Bu bantlar filenin bir parçası olarak kabul edilirler. Anten 1.80 m boyunda, 10 mm çapında esnek çubuktur. Fiber glas veya benzeri bir maddeden yapılmıştır. İki adet anten yan bantların dış tarafına bağlanır ve karşılıklı olarak filenin ters yönlerine yerleştirilir. Antenlerin 80 pp'lik kısımları filenin üzerinde devam eder. Bu kısımlar 10 cm'lik birbiri ile zıt iki ayrı, (tercihen kırmızı ve beyaz) renkte işaretlenir. Antenler filenin bir parçası sayılır ve geçiş boşluğunun yan sınırlarını belirler. Filenin yüksekliği erkekler için 2.43 m, bayanlar için 2.24 m'dir ve oyun alanının ortasından bir ölçü çubuğu ile ölçülür. Filenin iki (yan çizgilerin üzeri) oyun alanının yüzeyinden aynı yüksekliktedir. Buradaki yükseklik kuralda belirtilen yüksekliği 2 cm'den fazla geçemez.
Filenin bağlandığı direkler, düzgün, yuvarlak ve 2.55 m yüksekliğindedir. Direkler iki yan çizgiden 0.50 m ile 1.00 m mesafede yerleştirilmiştir. Direklerin yere tel ile tutturulması ise yasaktır.
Top, içinde lastik veya benzeri maddeden bir kese bulunan, küresel ve dış kısmı esnek bir deriden yapılmıştır.
Renk          : Tek ve açıkÇevresi     : 65-67 cm.Ağırlığı      260-280 grİç basıncı : hPa (0.40-0.45 kg/cm) veya 392-444 m bar'dır.

Bir müsabakada kullanılan tüm toplar çevre genişliği, ağırlık, basınç ve cins olarak aynı özellikte olmalıdır. Uluslararası resmi müsabakalar FIVB tarafından onaylanan toplarla oynanır.
Uluslararası resmi müsabakalarda üç top kullanılır. Bu durumda altı top toplayıcı bulunur. Bunlardan dört tanesi serbest bölgenin dört köşesinde, birer tanesi ise baş ve yardımcı hakemlerin arkasında yer alır.

+_+ SaTrAnÇ +_+

Târihçesi

Satrancın oluşumu konusunda değişik görüşler vardır. Bilhassa Hindistan, Îran ve Çin, satrancın îcât edildiği yer olarak görülür. Oluşumu muhtemelen M.S. 3. ilâ 6. yüzyıllar arasıdır.

Oyunun îcâdı konusunda birkaç efsâne mevcuttur. Bunlardan biri buğday tânesi efsânesidir. 6. yüzyıldan beri satranç Îran'da bilinmektedir. Buradan 7. yüzyılda İslâm'ın yayılışıyla birlikte Orta Doğu'da ve Kuzey Afrika'da yayılır. Endülüs Emevîleri, İtalya, Bizans İmparatorluğu ve Rusyayoluyla oyun, 9. ilâ 11. yüzyıllar arasında Avrupa'nın diğer yerlerine yayılır. Burada bir yandanşövalyelerin yedi yiğit erdeminden sayılırken diğer yandan kilise tarafından uygun bulunmuyordu. 15. yüzyılda oyun kuralları belirleyici şekilde değişir. Bu yüzyıldan sonra bugün oynanana benzeyen modern satrançtan bahsedilebilmektedir. İspanya (16. yüzyıl), İtalya (16./17. yüzyıl), Fransa (18./19. yüzyıl), İngiltere (19. yüzyıl) ve Rusya (20. yüzyıl), sırayla satrançta Avrupa'nın önder ülkeler oldular.

19. yüzyılın ortasından beri düzenli satranç turnuvaları yapılmaktadır. İlk resmî Dünyâ şampiyonu Wilhelm Steinitz'tir. 1924'te Dünyâ Satranç Federasyonu (FIDE) kurulmuştur. 20. yüzyılın sonunda iyi satranç oynayabilien satranç programları piyasaya çıktı. Bunlar, bu arada Dünyâ şampiyonları seviyesinde oynayabilmektedirler.


Temel kavramlar ve oyunun hedefi

Bir satranç takımı

Oyunun amacı rakip şah mat etmektir. Bunun anlamı rakip şahın bulunduğu karenin tehdit altında bulunması ve tehdit altında olmayan bir kareye kaçış ya da tehdîdi engelleyecek başka bir hamlesinin olmamasıdır. Bu da rakîbin diğer taşlarını yiyerek onu güçsüz bırakma ilkesine dayanır. Ayrıca satrançta hızlı gelişim de önemlidir. Hızlı gelişim göstermek için yapılan en önemli adımgambit, yâni piyon fedâsıdır. Bu daha fazla taşın merkeze rahatça açılmasına olanak sağlar. Eğer bir oyuncunun şahının bulunduğu kare tehdit altında olmadığı halde bu oyuncunun legal hamlesi kalan tek taşı şahı ise ve şahının tehdit altında olmayan bir kareye yapabileceği bir hamlesi yoksa oyun patolur, yâni berâbere biter. Ayrıca oyun herhangibir anda oyunculardan birinin yenilgiyi kabul etmesi veya bir oyuncunun berâberlik teklif etmesi ve diğerinin de bunu kabul etmesiyle de sona erebilir. Oyun sırasında taşları avantajlı yerlere yerleştirerek rakîbin hareketini kısıtlamak ve rakîbin taşlarınıalmak yoluyla gücünü azaltmak esastır. Her taş, kurallara göre ulaşabileceği bir karedeki rakip taşın bulunduğu kareye yerleşerek, yerinden ettiği taşı oyun dışı bırakma gücüne sâhiptir, buna taş almakdenir. Alınan taş oyuna bir daha geri dönemez, ancak bulunduğu hattın son karesine varan bir piyon, oyun hâricinde bulunsun bulunmasın, arzu edilen piyondan değerli, şahtan değersiz başka bir taşla değiştirilebilir.


Oyunun kuralları


Oyunun başında satranç tahtası üzerinde toplam 32 taş bulunmaktadır. Bunların 16'sı beyaz(veyâ açık renk), 16'sı da siyahtır (veyâ koyu renk). Oyuncuların herbirinin (kısaca beyaz ve siyah) şu 16 satranç taşları vardır:

Satranç tahtası, oyuncular arasına oyuncu perspektifinden bakıldığında sağ alttaki kare beyaz olacak şekilde yerleştirilir. Taşlar, resimde gösterildiği gibi satranç tahtasının iki tarafına yerleştirilir. Sondan bir önceki sırada piyonlar yer alır. Son sıraya da figürler yer alır. Bunların sırası (beyaz için soldan sağa, siyah için ters yönde) şöyledir: Kale, at, fil, vezir, şah, fil, at ve kale. Vezir, bu arada her iki tarafta oyunculara verilen rengin rengini taşıyan kare üzerindedir.Latince'den gelen bu konudaki kural: Regina regit colorem, ya da Vezir (karenin) rengi(ni) belirlerdir.

Oyuna beyaz başlar ve oyuncular sırayla bir taşla oynarlar (İstisnâ: Rok). Böyle iki kişinin arka arkaya birer kere satranç taşlarından birin hareket ettirmelerine hamle denir. Bununla berâber satranç notasyonu, her zaman bir beyaz ve bir siyah taş hareketine bir sayı eşlemekte ve buna bir hamle demektedir. Bu bağlamdan genelde ne ifâde edilmek istendiği anlaşılmakla berâber bâzen bir oyuncunun yaptığı harekete yarı hamle de denir. Satrançta hamle sırası geldiğinde sıra gelen oyuncunun oynama zorunluluğu vardır (Alm.İng. Zugzwang (okunuşu [tsug tsvang])).

Bir karede en fazla bir taş durabilir. Taş, o alanda durduğu sürece bütün diğer taşlar için o kareyi kendi taşları için bloke eder. Karşı tarafın taşları için bu böyle değildir. Bir taşın gitmek istediği hedef karesinde rakibin bir taşı durmaktaysa bu taş, kendi taşını o alana koymak isteyen oyuncu tarafından önce tahtadan uzaklaştırılır, sonra böylece boşalmış olan bu alana kendi taşını koyar. Buna satrançta karşı tarafın taşınıalmak denir.

Bir satranç taşı öbür hamlede vurulabilecek konumdaysa bu taş tehdit altındadır. Eğer akabindeki yarı hamlede onu alan taşı da almak mümkünse bu taş korunmuştur.

Şahlardan biri bir hamleyle tehdit altına girerse bu durumu oluşturan oyuncu, karşı tarafa Şah! diyerek îkâz eder. Eskiden karşı tarafı îkâz mecbûriyeti var idiyse de bugünkü turnuvalarda artık bu alışılagelmiş değildir ve FİDE kurallarında bulunmamaktadır. Şah verilince karşı tarafın tedbir alması gerekmektedir. Oyunun hedefi, öyle bir pozisyon oluşturmaktır ki bu pozisyonda karşı tarafa şah verilmiş olsun ve o şahı korumak mümkün olmasın (şah mat).


Hamleler

Beyaz vezirle bir hamle ediyor.

Satranç taşları sâdece bâzı kurallar çerçevesinde yürütülebilir:

  • Birbirlerinin üzerinden prensip olarak taşlar atlayamaz. (İstisnâlar at ve roktur). Başka bir ifâdeyle ancak kendi taşlarıyla işgâl edilmemiş alanlarda ya da düşmanın bir taşının bulunduğu bir kareye kadar hareket edebilirler. İkinci durumda oyuncu önce orada karşı tarafın taşını alıp tahtadan uzaklaştırır, sonra da boşalan alana kendi taşını yerleştirir.
  • Eğer bir şah, karşı tarafın bir satranç taşı tarafından tehdit edilirse (meselâ der şahın sonraki hamlede alınma tehlikesi varsa) bu şah, şah tehdîdi altındadır. Böyle bir „şah tehdîdini“ kaale almamak yasaktır. Oyuncu, bu durumda ya şah veren taşı almak, başka bir taşı şah veren düşman taşıyla şahı arasına getirmek (at şah verince mümkün değildir) ya da şahını tehdit aldında olmayan bir alana çekmekle yükümlüdür. Şah verilmiş bir şahın kendini rok yaparak kurtaraması yasaktır.

Notasyon

Satrançta taşların konumlarını ve hamleleri göstermek için genellikle cebirle gösterimkullanılmaktadır. Satranç tahtasında düşey sütunlarda birer harf (a, b, c, d, e, f, g, h) ve yatay sütunlara birer sayı (1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8 ) ile gösterilir.

**+ : Şah**++ : Çifte şah (Bazen mat anlamında da kullanılır)

    • # : Mat
    • = : Terfi

EP: Geçerken alma.

  • Yorumlar
    • ! : Kuvvetli hamle
    • !!: Çok kuvvetli hamle
    • ? : Hatâlı hamle
    • ??: Büyük hatâ
    • ?!: Şüpheli hamle
    • !? : İlginç hamle
    • : Zorunlu hamle

İstisnâlar

Geçerken alma
Bir Piyon, tehdit ettiği bir karenin üzerinden, ilk diziliş durumundan 2 kare ilerleyerek geçen rakip piyonu sanki tek kare ilerlemiş gibi alabilir. Ancak bu hakkını hamle sırası kendine geldiğinde hemen kullanmalıdır yoksa ilerleyen hamlelerde söz konusu rakip piyonu geçerken alma hakkını kaybeder. Buna geçerken alma (en passant) denir.


Saftirik Greg'in Günlüğü



Epsilon Gençlik Kulübü okuyucularını çok eğlendirecek Saftirik Greg’le tanıştırıyor.

Yazar ve illüstratör Jeff Kinney’in kahramanı Greg yazmak zorunda kalınca ortaya hem gençlerin hem de büyüklerin gülerek okuyacakları bir günlük çıkıyor.

Çocuk olmanın ne zordur değil mi? Gelişimini henüz tamamlamamış ufaklıklarla, her gün tıraş olmak zorunda olan azmanların aynı sıralarda oturmak zorunda kaldığı ortaokulda okuyan Saftirik Greg’in Günlüğü bir zamanlar benzer şikâyetlerle dolu olan yetişkin okuyucuları ve halen aynı sıkıntıları çeken gençleri oldukça eğlendirecek.

Yazar:Jeff Kinney

Sayfa Sayısı: 220
Baskı Yılı: 2008
Dili: Türkçe
Yayınevi: Epsilon Yayınları

KAYNAK:www.dr.com.tr

Balinalar



Biyolojik adlarda "balina" için Latince cetus sözcüğü kullanılır, özgün anlamı ise "büyük deniz hayvanı"dır. Latinceye ise Yunanca'dan geçmiştir. Yunanca κῆτοςsözcüğü "balina" ya da "herhangi bir dev balık veya deniz canavarı" anlamındadır.

Balinalar suda yaşama tam olarak uyum sağlamış memelilerdir. Gövdeleri mekik şeklinde, ince uzun ve ortada kalındır. Ön uzuvları değişerek yüzgeçe dönüşmüştür. Arka uzuvları ise çok küçülmüştür, belkemiğine bağlı değildirler ve gövde içinde gizlidirler. Kuyrukları yatay olarak düzleşmiştir. Hemen hemen hiç kılları yoktur ve kalın bir yağ tabakası ile soğuktan korunurlar. Grup olarak yüksek bir zekâ düzeyine sahiptirler.

Balinalar takımında doksan tür bulunur. Tatlısu yunusu olan beş türü hariç hepsi deniz ve okyanuslarda yaşar. Takım iki alt takıma bölünmüştür: çubuklu balinalar (Mysticeti) veyunuslar ile muturlarıda da barındıran dişli balinalar (Odontoceti).


Balinalar takımının üyeleri
memelidir yani hayvanlar âleminin memeliler sınıfında yer alırlar. Bu takımın üyelerinin yaşayan en yakın akrabası su aygırıdır.

Memeli doğası

Memelilere özgü özellikleri paylaşırlar: Sıcakkanlıdırlar, akciğerleri ile havayı solurlar, canlı doğum yaparlar

ve yavrularını kendi sütleri ile beslerler, az da olsa kılları bulunur.

Balina ve yunusları balıklardan ayırmanın bir başka yolu da kuyruklarının şeklidir. Balıkların kuyrukları diktir ve yüzerken sağdan sola hareket eder. Balina ve yunusların kuyrukları ise yataydır ve yüzerken yukarıdan aşağıya doğru hareket eder ve belkemikleri aynı bir insanın belkemiğinin yüzerken hareket ettiği gibi hareket eder.

Soluk alma ve verme


Balinaların soluk alıp vermek için zaman kazanacak şekilde evrimleşen nefes delikleri kafalarının tepesinde yer alır. Soluk verdiklerinde ciğerlerden gelen ılık hava dışarıdaki soğuk hava ile karşılaştığında yoğunlaşır. Karada yaşayan memelilerin soğuk bir günde soluk verdiğinde oluştuğu gibi küçük bir "buhar" sütunu oluşur. Balinalarda da soluk verirken karşılaşılan bu buhar sütunu her tür için farklı bir şekle, açıya ve yüksekliğe sahiptir. Bu özelliklerine bakılarak uzaktan balinaların türü deneyimli kişiler tarafından tanımlanabilir.Balinalar, memeli olduklarından hava solumak zorundadırlar. Bu nedenle su yüzüne çıkarak ciğerlerinden
karbondioksiti dışarı vererek taze oksijen solurlar. Dalma sırasında kaslar sayesinde nefes delikleri kapanır ve bir daha su yüzüne çıkana kadar kapalı kalır. Su yüzüne çıktıklarında ise nefes delikleri kaslar sayesinde açılarak soluk verirler.

Balinalar su altında, diğer memelilerin kaldığından çok daha uzun bir süre kalabilirler. Su altında kalma süreleri, bu takımın üyeleri arasında bulunan büyük fizyolojik farklar nedeniyle türler arasında büyük farklar gösterir.

Memelilerin kaslarında bulunan miyoglobin derişimi çok farklılık gösterir. Miyoglobin oksijene karşı hemoglobinden daha fazla bir affinite gösterir yani miyoglobin oksijen moleküllerini hemoglobinden daha iyi tutar. Dolayısıyla oksijen almak mümkün olmadığında yüksek miyoglobin derişimi olması yararlıdır. Balinaların kaslarında bulunan miyoglobinin derişimi ne kadar yüksekse o kadar uzun süre su altında kalabilir ve besin arayabilirler.

Yüksek vücut kütlesi de balinalarda daha uzun dalış süresine yardımcı olur. Vücut kütlesinin artışı aynı zamanda kas kütlesinin artışı demektir, dolayısıyla da kaslarda bulunan oksijen deposuda artar. Ayrıca Kleiber yasasına göre bir hayvanın vücut kütlesi arttıkça metabolizma hızı yavaşlar dolayısıyla da birim kütle başına daha az oksijen harcarlar.

Görme, işitme ve ekolokasyon

Balinaların gözleri büyük kafalarının her iki yanında ve oldukça geridedir. Özellikle ucu sivri gagası olan yunusların ileri ve aşağı doğru oldukça iyi bir binoküler görüş açıları vardır ama İspermeçet balinası gibi küt kafalı balinaların her iki yanı da görebilir ama önlerini ya da doğrudan aşağıyı göremezler. Gözyaşı bezleri yağlı gözyaşı salgılar ve denizin tuzlu suyundan gözleri korur. Balinaların göz lensleri hemen hemen küreseldir dolayısıyla derin sularda az ışık altında odaklanmayı sağlar. Balinaların, yunuslar dışında oldukça zayıf olan görme yetilerine karşın oldukça mükemmel duyma yetileri vardır.

Balinaların kulakları da gözleri gibi küçüktür. Suda yaşaması sebebiyle ses dalgalarını odaklayarak kuvvetlendirmeye yarayan dış kulaklarını kaybetmişlerdir. Suyun ses ilektenliği havaya göre çok yüksek olduğundan dış kulak gibi bir organa gerek kalmamıştır. Bu yüzden kulakları gözlerinin hemen arkasında küçük bir deliktir. Buna karşın iç kulak balinanın kilometrelerce uzaktaki sesi duymasını ve sesin geldiği yönü anlayabilmesini sağlayacak kadar gelişmiştir.

Bazı balinalar ekolokasyon yeteneğine sahiptir. Çoğu dişli balina ekolokasyon seslerine benzer sesler çıkarırlar, fakat bu balinaların bu sesleri ekolokasyon için kullandığı gösterilememiştir. Mysticeti, ekolokasyonla tespit edilemeyecek kadar küçük avlarla beslendiğinden ekolokasyona çok az ihtiyaç duymaktadır. Odontoceti'nin Yunus gibi bazı üyeleri ekolokasyonu kullanırlar. Bu balinalar, yarasalar ile aynı şekilde, bir nesneye çarpıp sonra geri dönecek şekilde bir ses çıkarırlar. Bunun sayesinde nesnelerin şekillerini, boyutlarını, yüzey karakteristiklerini, hareket şekillerini ve uzaklığını anlayabilirler. Bu yetenek ile balinalar zifiri karanlıkta hızlı yüzen küçük avları yakalayabilirler. Çoğu Odontoceti'de ekolokasyon öyle gelişmiştir ki, bir nesnenin av olup olmadığını ayırt edebilirler. Esaret altındaki balinalar çeşitli şekil ve büyüklükteki topları ayırt edecek şekilde eğitilebilirler.

Balinalar iletişim için de sesleri kullanırlar. Bu sesler; inlemeler, tıklayışlar, ıslıklar ve Kambur balina'daki gibi kompleks şarkılar şeklinde olur.



Yaşayan ve bilinen tüm balina türlerinin boyutlarının karşılaştırılması. Ölçek için sağ altta bulunan dalgıça bakınız.
Balinalar takımı soy ağacı.
Beyaz balina
Katil balina