30 Nisan 2010 Cuma

ÇoK gÜzEl


Çilek , gülgiller familyası içinde yer alan bir bitki cinsi ve bu cins içinde yer alan türlerin meyvelerinin ortak adıdır.

Dünyada, adlandırılmış 20'den fazla çilek türü vardır; ayrıca, çeşitli melezler ve kültivarlar da bulunur. Dünya çapında ticari olarak en çok yetiştirilen çilekler, bahçe çileği olarak adlandırılan Fragaria × ananassa melezinin kültivarlarıdır.

Çilekler, değerli C vitamini kaynağıdır.

Televizyon

Televizyon veya kısaca TV, bir vericiden elektromanyetik dalga hâlinde yayınlanan görüntü ve seslerin,ekranlı ve hoparlörlü elektronik alıcılar sayesinde yeniden görüntü ve sese çevrilmesini sağlayan haberleşme sistemidir. Yayınlanan görüntü ve sesleri alıcıya ulaştıran elektronik cihaz da sistemin adı ile anılır.

Konu başlıkları

Sözcüğün Kökeni [değiştir]

Televizyon sözcüğü, Yunanca uzak anlamındaki tele ve Latince gör- anlamındaki visio sözcüklerinden, 20. yüzyıl başlarında türetilmiş veuzaktan görmek anlamına gelir. Sonradan Türk Dil Kurumu tarafından televizyon sözcüğüne karşılık olarak göreç sözcüğü türetilmiştir. Daha sonraları izleç, uzakgör ve bakaç kelimeleri de televizyon yerine önerilmiştir ama Türk Dil Kurumu'nun türettiği bu kelimeler fazla benimsenmemiştir.

Tarihçe [değiştir]

Televizyon 1923 yılında, James Jargeson (Amerika) tarafından İngiltere'nin Hastings kasabasında icat edilmiştir. İlk televizyon görüntüsü ise yine Baird tarafından 1926 yılında yayınlanmıştır. Başlangıçta noktalar halinde ve titrek olan görüntülerin kalitesi Baird tarafından geliştirilmiştir. Baird'in televizyon sisteminde mekanik olarak döndürülen diskler kullanmasına karşın aynı dönemde Marconi - Emi sistemi gibi elektronikolarak işleyen rakip sistemler de üretildi.

1930'ların başında televizyon elektronik eşya olarak satılmaya ve geniş kitlelere hitap etmeye başladı. Örneğin 1936 Berlin Yaz OlimpiyatlarıAlmanya'da evlerdeki televizyonlardan izlendi.

Renkli Televizyon

1940'larda renkli televizyon çalışmaları hız kazandı. 1950'lerde ABD'de ilk renkli televizyon satışa çıktı, ancak renkli televizyon ABD'de 1960'larda geniş kitlelerce kullanılmaya başlandı.

Türkiye'de Televizyonculuk

Türkiye'de ilk televizyon yayını 1968 yılında TRT tarafından siyah beyaz olarak gerçekleştirildi. Başta tek kanalken sonradan TRT1, TRT2... gibi çeşitli TRT kanalları oluşturuldu. Renkli televizyona geçiş 1980'lerde kısmen gerçekleşti. 1990'lı yılların başında özel televizyon kanalları yayına başladı.

Teknoloji [

Televizyon yayını, elektromanyetik yoluyla halkın doğrudan doğruya alması maksadıyla yapılan hareketli veya sabit resimlerin, sesli veya sessiz kalıcı olmayan görüntülerinin renkli ya da siyah beyaz yayınıdır.

Televizyonun parçaları

OT-1471 Belweder, 1957
1. güç düğmesi / volume
2. parlaklık
3. ses ayarı
4. dikey senkronizasyon
5. yatay senkronizasyon
6. kontrast
7. kanal arama
8. kanal düğmesi

Televizyon sisteminin temel parçaları şunlardır:

  • Resim kaynağı: Canlı görüntüler için profesyonel bir video kamera ya da banttan görüntüler için bir video cihazı
  • Ses kaynağı: Bir mikrofondan alınan elektrik sinyalini herhangi ses çıkışından iletilmesiyle oluşturulur.
  • Verici:Radyo sinyalleriyle ses ve görüntünün taşındığı sistem
  • Verici Anten: Vericinin radyo dalgalarını televizyon alıcısının antenine taşıma işini görmektedir
  • Alıcı Anten: Vericiden gelen radyo dalgalarını Televizyon alıcısına taşıma işini görmektedir
  • Televizyon Alıcısı: Vericiden gelen radyo dalgalarını elektrik yardımıyla tekrar ses ve görüntü formuna sokan aletitir
  • Ekran: Görüntüyü izleyebildiğimiz düz platformun adıdır
  • Hoparlör: Sesi duymamıza imkân veren parçadır
  • Tuşlar:Kanalı değiştirmeye,ses açıp kapamaya yarar.

Yayın tipleri [değiştir]

  • NTSC: İlk olarak 1954 yılında ABD'de NTSC (National Television Svstems Committe - Ulusal Televizyon Sistemleri Komitesi) sistemi geliştirilmiş olup ABD'nin yanı sıraKanada, Meksika ve Japonya'da hala kullanılmaktadır [1].
  • PAL (Phase Alternation Line - Satır Atlamalı Faz) Almanya'da geliştirilmiş olupAvrupa ülkeleri (Türkiye) ve Avustralya'da kullanılmaktadır.
  • SECAM (SÉquentiel Couleur À Mémoire - Bellekli Elektronik Renk Sistemi) Fransa, Rusya, Macaristan ve Cezayir'de kullanılmaktadır.

Sosyal etkisi

Sayısal yayınların başlamasına kadar televizyon izleyicisi sadece alıcı durumunda idi. Sayısal yayınlar sayesinde kullanıcının etkileşime geçmesi süreci başladı. İzleyicilerin sürekli alıcı olması, televizyonun kolay ulaşılabilir bir "kaynak" olması, kullanılan etkili görsel ve işitsel öğelerle etkisinin yüksek olması, birçok aydının televizyona soğuk bakmasına neden oldu. Günümüzde televizyon yayıncılığının ilk amacı,reklam ve ticaret üzerine kuruludur. Ancak toplumda psikolojik etkisi de oluşmuş ve televizyon bağımlılığı olarak tabir edilen bir rahatsızlık ortaya çıkmıştır.

Kangurular


YAŞAM ALANLARI

Mudi



Temel Özellikleri
Son derece canlı ve cesur bir köpek olan Mudi, hiçbir şeyden, vahşi domuzlardan bile korkmaz. üstelik bunların kolayca üstesinden gelebilir.

Neler Yapar?
Macaristan'da çok çeşitli amaçlar için kullanıldığı bilinmektedir. Koyun ve sığır sürülerine çoban köpeği olarak, bekçi köpeği, vahşi hayvan ve fare-gelincik avcısı olarak... Aile içinde çok naziktir ve insan dostu olarak da değerlendirilir. Bununla birlikte gerektiğinde gerek belirli bir mülkü veya alanı gerekse kişileri savunur.

Kökeni
Kendiliğinden oluşmuş bir cinstir. Geçmişi sadece yüz yıllıktır. Günümüzde Macaristan dışında pek yaygın değildir.





KAYNAK:www.evcilkopekler.com
Fotoğrafı büyütün.





ŞiMdİ BuRdA oLsAdA YeSeK!! eRiK


Erkenci dönem can eriğini yaz ortalarında olgunlaşan Japon eriği takip eder. Ağustosta olgunlaşmaya başlayan Avrupa eriği ise ekim ayına kadar yenebilir. Farklı dönemlerde olgunlaşan eriğin, farklı biçim ve büyüklükteki meyvelerinin ince kabuğu, türlere göre yeşil, sarı, kırmızı ve mor renklerdedir. Türkiye'de en tanınmış erik çeşitleri can eriği, papaz eriği, mürdüm eriği ve tatlı üryani eriğidir.

_ GökyüzünDeki YıLdızLar _

Yıldız yoğun ve ışık saçan bir plazma küresidir. Biraraya toplanan yıldızların oluşturduğu gökadalar görünür evrenin hâkimidir. Günışığı dahil olmak üzere Dünyaüzerindeki enerjinin çoğunun kaynağı, bize en yakın yıldız olan Güneş'tir. Diğer yıldızlar, Güneş’in ışığı altında kalmadıkları zaman yani geceleri gökyüzünde görünürler. Yıldızların parlamasının nedeni çekirdeklerinde meydana gelen çekirdek kaynaşması (füzyon) tepkimelerinde açığa çıkan enerjinin yıldızın içinden geçtikten sonra dış uzaya ışınım (radyasyon) ile yayılmasıdır.

Gökbilimciler bir yıldızın tayfını, parlaklığını ve uzaydaki hareketini gözlemleyerek o yıldızın kütlesi, yaşı, kimyasal bileşimi ve bunun gibi birçok özelliğini belirleyebilirler. Bir yıldızın toplam kütlesi, yıldızın gelişiminin ve sonunun ana belirleyicisidir. Bir yıldızın gelişim süreci içinde bulunduğu aşamaya göre çapı, dönüşü, hareketi ve sıcaklığı belirlenir. Sıcaklık ve parlaklık durumuna göre işaretlendikleri Hertzsprung-Russell diyagramı (H-R diyagramı), yıldızların güncel yaşını ve gelişim sürecindeki aşamasını belirlemek için kullanılır.

Yıldız gelişiminin ilk halkası, hidrojen, bir miktar helyum ve çok az miktarda daha ağır öğelerden oluşan ve içe doğru çökmeye başlayan bir madde bulutudur. Yıldız çekirdeği yeteri kadar yoğunlaştıktan sonra içinde bulunan hidrojenin bir kısmı sürekli olarak çekirdek kaynaşması tepkimesiyle helyuma çevrilir. Yıldızın geri kalan kısmı, açığa çıkan erkeyi, ışınım ve ısıyayım (konveksiyon) birleşimiyle çekirdekten uzağa taşır. Bu süreçler yıldızın kendi içine doğru çökmesini engeller ve erke, yıldız yüzeyinde bir yıldız rüzgârı yaratarak dış uzaya doğru ışınım yoluyla yayılır.

Çekirdekteki hidrojen yakıtı bittikten sonra, en azından Güneş’in kütlesinin beşte ikisi kadar bir kütleye sahip olan yıldız genişleyerek, daha ağır olan öğeler çekirdekte ya da çekirdeğin etrafında kabuk hâlinde kaynaşarak kırmızı dev hâline gelir. Daha sonra maddenin bir kısmı yıldızlararası ortama salınarak, ağır öğelerin daha yoğun olacağı yeni bir yıldız nesli yaratacak şekle dönüşür.

İki ya da daha fazla yıldızdan oluşan sistemlerde birbirine kütleçekim gücüyle bağlanmış ve genellikle birbirinin çevresinde düzenli yörüngelerde dönen yıldızlar bulunur. Birbirine çok yakın bir yörünge izleyen yıldızların kütleçekimgücü ile etkileşimlerinin evrimsel gelişimlerinde önemli etkisi vardır.


DEĞİŞEN YILDIZLAR

Değişen yıldızlar, içsel veya dışsal özellikleri nedeniyle parlaklıklarında sıralı ya da rasgele değişiklikler gösteren yıldızlardır. İçsel özellikleri nedeniyle değişen yıldızlar üç ana gruba ayrılabilirler.

Zonklayan değişen yıldızlar, yıldızın yaşlanma süreci nedeniyle zaman içinde büyüyerek ya da küçülerek yarıçapı değişen yıldızlardır. Sefe ve sefe benzeri yıldızlar ile , Tansık gibi uzun dönemli yıldızları içerir.

Patlayan değişen yıldızlar kütle fırlatma ya da püskürtme olayları nedeniyle parlaklıklarında ani yükselmeler gösteren yıldızlardır. Bu grubun içinde önyıldızlar, Wolf-Rayet yıldızları, ve Parıltılı yıldızlar ile dev ve üstdev yıldızlar da bulunur.

Afet ya da patlama değişken yıldızlarının özelliklerinde oldukça dramatik değişiklikler olur. Bu grubun içinde Novalar ve Üstnovalar bulunur. Yakınında beyaz cüce bulunan bazı çiftyıldız sistemleri nova ve Tip 1a üstnova gibi olağanüstü yıldız patlamalarına neden olabilir. Beyaz cüce eşyıldızından hidrojen alarak çekirdek kaynaşması olana kadar kütlesinin artmasıyla patlama oluşur. Bazı novaların tekrar eden hatta sıralı orta ölçekte patlamaları olur.

Çiftyıldızlarda yıldız tutulması gibi dışsal nedenlerle de yıldızların parlaklığı değişebilir. Ayrıca dönen yıldızlarda oluşan aşırı yıldızlekeleri nedeniyle de parlaklık değişebilir. Yıldız tutulmasına örnek verilebilecek olan çiftyıldız sistemi Umacı'dır; parlaklığı düzenli olarak 2,87 gün içinde 2,3 ile 3,5 kadir sınıfı arasında değişir.


YILDIZLARDA YAŞ

Yıldızların çoğu 1 milyar ile 10 milyar yıl arasında yaşa sahiptir. Bazı yıldızlar gözlemlenen evrenin yaşı olan 13,7 milyar yaşına yakındır. (Bakınız Big Bang.) Yıldız ne kadar büyük olursa yaşam süresi de o kadar kısa olur çünkü büyük yıldızların çekirdeklerinde daha büyük olan basınç hidrojenin daha hızlı yanmasına neden olur. En büyük yıldızlar ortalama bir milyon yıl yaşarlarken minimum kütleye sahip olan kırmızı cüceler yakıtlarını çok yavaş yaktıklarından on ile yüz milyar yıl arasında yaşarlar.


YILDIZLARIN ADLANDIRILMASI


Takımyıldız kavramının Babilliler döneminde varolduğu bilinmektedir. Eski gökyüzü gözlemcileri yıldızların belirgin düzenlerinin bir resim oluşturduğunu hayal etmiş ve bunu da kendi mitleriyle ve doğada gördükleriyle özdeşleştirmişlerdir. Tutulum (ekliptik) çemberi üzerinde yer alan on iki takımyıldızı astrolojinin temelini oluşturmuştur. Belirgin olan birçok yıldıza da genelde Arapça ya da Latince isimler verilmiştir.

Takımyıldızların bazılarının ve Güneş’in kendi mitleri bulunur. Bunların ölülerin ruhu ya da tanrılar oldukları düşünülürdü. Örneğin Umacı yıldızının Gorgon Medusa’nın gözünü temsil ettiğine inanılırdı.

Eski Yunan dininde, sonradan gezegen olarak tanımlanan bazı "yıldızlar" önemli tanrıları temsil ederdi. Gezegenlerin adı da bu tanrılardan gelir:Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn (Uranüs ve Neptün de Yunan ve Roma tanrılarıdır, ancak her ikisi de eski çağlarda düşük parlaklıkları yüzünden bilinmiyordu. Bu gezegenlerin isimleri daha sonraki gökbilimciler tarafından verilmiştir.

1600'lerde takımyıldızların isimleri gökyüzünün o bölgesindeki yıldızları adlandırmak için kullanılıyordu. Alman gökbilimci Johann Bayer’in bir dizi yıldız haritası yaratarak her takımyıldızdaki yıldızı Yunan harfleriyle tanımlamasıyla Bayer belirtmesini oluşmuştur. Daha sonraları İngiliz gökbilimci John Flamsteed’in kullandığı rakamlardan oluşan sisteme de Flamsteed belirtmesi adı verilmiştir. Yıldız katalogları çıktıktan sonra da birçok ek belirtme sistemi hazırlanmıştır.

Yıldızları ve diğer gökcisimlerini adlandırma konusunda bilimsel toplulukta tek yetkili kurum Uluslararası Astronomi Birliği’dir ("International Astronomical Union - IAU"). Bazı özel şirketler yıldızlara isim sattıklarını iddia eder ancak bunlar ne bilim topluluğu tarafından tanınır ne de kullanılır. Gökbilim ile ilgilenenler bu tip davranışları, yıldızların adlandırılma prosedürünü bilmeyen insanları hedef seçen bir tür dolandırıcılık olarak görür.

Bakanlıktan ‘okulda serbest kıyafet’ anketi

Milli Eğitim Bakanlığı, ilköğretim ve ortaöğretim öğrencilerinin kılık-kıyafetinde yapılması öngörülen değişiklik için internet sitesinde görüş almaya başladı.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), ilköğretim ve ortaöğretim öğrencilerinin kılık-kıyafetinde yapılması öngörülen değişiklik için velilerin, öğrencilerin ve öğretmenlerin görüşünü alacak. Anket değerlendirmesi sonrasında MEB, öğrenci kıyafetleriyle ilgili nihai bir karar verecek.
MEB’in “www.meb.gov.tr” internet adresinde dün başlattığı “Serbest Okul Kıyafeti” anketinde, öğrencilere, öğretmenlere ve velilere ayrı ayrı tek soru soruluyor. Anket, “Okullarda Serbest Okul Kıyafeti İster Misiniz?” sloganını taşıyor. Anket başvuruları, 30 Nisan 2010’da sona erecek.

Eğitimciler bölündü
Öğretmenleri temsil eden eğitim sendikalarının yorumları şöyle:
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk: Sınıf arkadaşı her gün kıyafet değiştirirken, diğeri değiştiremezse ne olur? Ancak, bazı yeni kriterler konulabilir. Okulların podyum haline gelmesine fırsat verilmemeli.
Eğitim-İş Genel Başkanı Yüksel Adıbelli: Kara önlük, beyaz yaka artık yok. Şu andaki okul kıyafetleri, öğrenci için uygun. Bakanlık, öncelikle öğretmen açığı, 40-50 kişilik sınıflar sorununu çözsün sonra kıyafetle ilgilensin. Bazıları da ‘türbanla derse girmek istiyorum’ diyebilir.
Eğitim-Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç: Çocuklar, rahat hissettikleri kıyafetlerle okula gidebilmeli. MEB, pedagoglar, psikologlar ve uzmanların da görüşünü almalı. Tek tip kıyafet, forma yoksulluğu örtmüyor. Çocuğun ayakkabısından, araç gereçten, katkı payı verememesinden dolayı zaten yoksul olduğu görülüyor. Kıyafetlerin tamamen serbest olmasından yanayız.
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu: Serbest kıyafet öğrencilere rahatlık sağlayabilir, daha özgür olabilirler. Serbest kıyafet uygulaması öğrencilerin birey olmalarını desteklemeye yönelik bir adım olur.

KAYNAK: www.milliyet.com.tr

Dandie Dinmont Terrier :)




Oyuncu ve duygulu bir köpektir. üstelik çok hoş bir arkadaştır. İçgüdüleri nedeniyle büyük bir fare avcısıdır. Bu yeteneğini günümüzde de sürdürmektedir. Zerdevaların, sansarların ve kokarcaların amansız düşmanıdır. Eğlendirici görünüşü (uzun gövdesi, çok kısa bacakları, başının tepesindeki tüyler) sayesinde insana eşlik eden köpek olarak çok aranan bir cinstir.

HEPSİ


Hepsi'nin yeni albümü çıktı duymayan, dinlemeyen varsa çok şey kaçırıyor!!!! :o)
İşte yeni albüm geri dönüşümden ve "gruphepsioffical" sitesinden resimler:::








9 Nisan 2010 Cuma

Dünyanın En Küçük Silahı
Kolleksiyoncular için The SwissMiniGun firması tarafından üretilen, İsviçre yapımı mini Silah bir anahtarlık boyutunda olmasına rağmen yakın mesafeden oldukça tehlikeli olabiliyor.
Dünyanın en küçük çalışan silahı olarak kayıtlara geçen bu 6 mermi alan tabanca (altıpatlar) sadece 5.5 cm uzunluğunda. Silah 112 metre menzile sahip. Silahta kullanılan 4.53 mm lik gerçek mermilerin namludan çıkış hızı 480km/saat. Bu silah yakından tehlikeli olmanın da ötesinde ölümcül olabiliyor. Paslanmaz çelikten üretilen silahın bedeli yaklaşık olarak 3.100 Euro.Özel spariş ile elmas işlemeli, 18 ayar altın olarak da üretilebiliyor ve bedeli de yaklaşık 81.000 YTL’ye kadar çıkabiliyor. Silahın İngiltere’ye ithal edilmesi yasak, İsviçre ve Avrupa’da ise alıcılar silahı elde edebilmek için polisten ruhsat almak zorundalar, boyutuna rağmen bu silah diğerlerinden farklı bir muameleye tabi tutulmuyor.
1




Dünyanın En Yüksek Limuzini
Dünyanın en yüksek limuzini rekorunu Kaliforniyalı Gary ve Shirley Duval çiftinin yaklaşık 4000 saatte modifiye ettiği bir araç tutuyor.
1998'de tamamlanan aracın yerden yüksekliği 3.33 m ve bu yüksekliği herbirinin kendine ait süsponyon özelliği olan 8 dev tekerlek sağlıyor.

limuzin


Dünyanın En Uzun Köprüsü
19 mart 1932 tarihindeaçİlan Sydney Liman Köprüsü 503 metre uzunluğa sahiptir.Bu özelliği de onu dünyanın en uzun köprüsü yapmaktadİr.Genişliği 48.8 metre olan köprüde 1 çift elektrikli asma demiryolu,8 şeritlik bir otoyol, 1 şeritlik yaya ve 1 şeritlik bir bisiklet yolu bulunmaktadİr.

1

Papağanlar

Papağansılar (Psittaciformes), kuşlar sınıfına ait bir takımdır.
Güney yarımkürede, ılıman kesimlerde, genellikle ağaçlarda bulunan kuşlardır.
Başları büyük, üst gaga alın kemiği ile bağlıdır. Yakalayıcı tırnaklar taşırlar.
Besine özelleşmişlerdir. Çekirdek yiyenler, ot tohumu yiyenler, meyve yiyenler, bitki özsuyu yalayanlar, polen yiyenler diye gruplara ayrılırlar. Sadece dişiler kuluçkaya yatar, yavru her iki cins tarafından büyütülür.
Kuşlar içinde beyin organizasyonu en çok gelişmiş gruptur. Bu yüzden birçoğu sesleri taklit edebilir. Renkleri güzeldir. Bu yüzden evlerde yaygın olarak beslenirler. İnsanların 
akciğerinde "psittacosis" denilen hastalığı yapabilirler. Bu hastalığın tedavisi vardır.
Dosya:Keagould.jpg